İngilizce Nasıl Öğrenilmez?






Ortalama bir Türk vatandaşının, sigarayı bırakmak ya da spor salonuna yazılmak gibi defalarca denediği ancak başarıya ulaşamadığı bir konudur yabancı dil öğrenmek. Yabancı dil denilince akla gelen ilk dil de haliyle İngilizce. Bazı meslek dallarında İngilizce yabancı dil olarak kabul edilmese de yaşadığımız ülke bazında düşünürsek İngilizce tartışmasız bir şekilde yabancı dil sınıfına girer.

Peki insanları yabancı dil öğrenme konusunda başarısızlığa iten şey nedir? Bir yerlerde yapılan hatalar ve motivasyon eksikliği bu yoldaki en büyük engelimiz. Sık sık yapılan hatalar nelermiş bir bakalım ve elimizden geldiğince çözüm üretmeye çalışalım.

Gramer İçinde Boğulmak


Dil kurallarıyla birlikte öğrenilir, haklısınız. Ama kendinize bu eziyeti çektirmeyin. Dil öğrenmek için sadece gidip gramer kitaplarını alıp onların boşluk doldurma etkinlikleri ile bir yere varılmaz. Dilin 4 işlevi vardır. Okuma, yazma, konuşma ve dinleme. Gramer kısmına çalışarak sadece okuma ve yazmanın ufak bir kısmına çalışmış oluyorsunuz. Bunun yerine hepsini yapabileceğiniz kaynaklar alın. Bizim size önerimiz teknoloji çağında olduğumuza göre interaktif uygulaması olan bir ders kitabı.

Dersin Derste Kalması


Dil öğrenmek hayat boyu süren bir şeydir. Şu an kaç yaşında olursak olalım hiçbirimiz ayaklı TDK sözlük değiliz sonuç olarak, her geçen gün yeni bir şeyler öğreniyoruz. O yüzden İngilizce de aynı şekilde ilerliyor diğer yabancı diller de. Gün içinde 1-2 saat çalışacağımız İngilizce eğer ki sadece o 1-2 saat içerisinde hayatınıza dahil oluyorsa bir şey öğrenemezsiniz. Yani öğrenme sürecinizi sadece ders olarak kısıtlamayın, gündelik hayatınızı buna dahil edin.

Hayatınıza dahil edin




Pratik Yapmamak


Hayatınıza dahil edin derken bunu kast ediyoruz. Bruce Lee der ki “10 bin tekmeyi bir kez çalışandan korkmam da, bir tekmeyi 10 bin kez çalışandan korkarım.” İlk maddede gramer içinde boğulduğunuzu söylemiştik. “Fine thanks and you?” cevabı bize ezberletilmiştir fakat bir İngiliz ile konuştuğunuzda ona “How are you?” diye sorarsanız size asla bu cevabı vermez. Çok kelime ve kural bilmek iyidir fakat halkın konuştuğu dil kadar normal seviyede kural ve kelime bilip bunları sürekli tekrar etmek çok daha etkilidir. O yüzden İngilizce’yi anadil olarak bilen insanlarla arkadaş olmaya çalışıp onlarla konuşarak bol bol pratik yapın.

Falancanın Oğlu-Kızı 8 Dil Biliyormuş


Biliyordur, olabilir tabi. Ebeveynleri farklı uluslardandır, farklı bir dil konuşulan ülkede doğmuştur. Bir başkasını kendinize kıstas olarak almayın. Burada öğrenme sürecini etkileyen bireysel farklılıklar devreye giriyor. Kimisi tek seferde anlar kimisi 10 kere okur anlar. Bu bir eksiklik değildir. Sakın bir başkası ile kendinizi kıyaslamayın, bu sizde motivasyon eksikliğine yol açacaktır. O yüzden siz öğrendiklerinizle mutlu olmayı bilin ve daha fazlasını hedefleyin.

Türkçe Düşünmek


Farklı bir dil öğrendiğiniz için ve onu hayatınıza sokmak için bir şekilde uğraşacaksınız ama bunu Türkçe üzerinden yapmayın. Mesela İngilizce’deki “apple” kelimesini duyduğunuzda aklınıza Türkçe’deki “elma” kelimesini getirmeyin. Aklınıza elmanın görüntüsü gelsin. O zaman gerçekten o kelimenin kafanızda yer ettiğini görmüş olursunuz.

Onlardan biri olun




Hatadan Korkmak


Bu da bir başka motivasyon eksikliği. Hata yapmaktan korkmayın, kimse emeklemeden koşmaya başlamadı neticede. İngilizce de o şekilde. Ufak ufak ezberlediğiniz kalıplarla başlarsınız. Sonra kendi duygularınızı ifade etmeye çalışırsınız. Hani yürümeye çalışan bebek dengesini kaybedip düşer ya, siz de cümle kurarken hata yapabilirsiniz. Ama bu asla doğrusunu yapamayacağınız anlamına gelmez. Ne kadar çok denerseniz o kadar hızlı başarıya ulaşırsınız. Bir de bu hatalardan korkup İngilizce konuştuğunuz kişiye sürekli olarak “hata mı yaptım”, “yanlış mı oldu” gibisinden soru sorup o kişiyi darlamanıza gerek yok. Sonuç olarak yeni öğreniyorsunuz.

Sevebilirsin



Öğrendim Zannetmek


Bakın aslında bu en acı olan kabul edilemeyen gerçektir. Lise mezunu bir insan 8 yıl boyunca bir şekilde İngilizce eğitimi almış olur. İyi ya da kötü bu konu tartışmaya her zaman açık kalacaktır. Birazcık da dile olan ilgiye ve ezber gücüne dayalı olarak altyazılı olarak uzun süre izlediğinizde artık bir takım şeyleri anlar hale geliyorsunuz. Hatta öyle boyutlara ulaşıyor ki altyazısız bir sahneyi izleyip anlayan herkes II.Elizabeth ile çay içerken Black Mirror’un ilk bölümünü tartışabileceğini düşünür. Ancak yaşamadan, ders vermeden, akademik bir yazı ele almadan, roman okumadan ya da tiyatro oyunu oynamadan İngilizce öğrendim dememelisiniz.

Dilin Kültürünü Yaşamamak


Dildeki ifadeleri, ünlemleri ve selamlama türleri gibi temel kavramları tam olarak anlamanıza yardımcı olur. Türkçe’deki “günaydın” İngilizce’de “iyi sabahlar” anlamına gelir, Japonca’da ise “güne erken başlamışsınız” anlamına gelir. Bu ve bunun gibi kavramlar tamamen o kültürün dile yansımasıdır ve dil o yönde biçimlenir. Bunu aşmak için de İngiliz televizyon kanallarını izleyebilir ve İngiliz gazetelerini okuyabilirsiniz. İngilizce’ye ne kadar çok maruz kalırsak o kadar hızlı öğreniriz.

Uzun lafın kısası dil öğrenmek ciddi bir iştir. Bu işin kolayına kaçmak gibi bir şansınız yok. “Bunun bir hapı yok mu?” gibisinden işin kolayını aramayın. Gerçekten İngilizce öğrenmek istiyorsanız bu konuda yetkili kişilerle ve kurumlarla çalışıp, öğrenmek için zaman ve çaba harcayın. İngilizce korktuğunuz kadar zor ve sonradan öğrenilemeyecek kadar imkansız değil. Düzgün bir şekilde planlayıp başlayın, siz de başarabilirsiniz.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Vize Danışmanlık Firmaları Telefon ve Epostalarınıza Neden Cevap Dönmez?

planı son dönemde artık burdan gideyim de neresi olursa olsun şeklinde bir düşünce halini almaya başladı. Daha iyi bir kariyer ve yaşam am...